Tarih: 26.03.2023 09:00
Ya bütün bu teknikleri uygulamanıza rağmen bir şey olmazsa? O zaman zorbanın biriyle, bilinçli ve kasıtlı olarak insanları ayaklarının altına almak isteyen birisiyle karşı karşıyasınız demektir.
İnsanları acımasızca suiistimal eden zorbalara bulaşmamak en iyisidir. Onlara benzemek ve ruhunuzu tehlikeye atmak istemiyorsanız öfkeli, kızgın insanlardan uzak durun. Gerçekçi olmak gerekirse, bu her zaman mümkün değildir. Eğer başkalarını yönlendirmek ve kontrol etmek için bilinçli olarak saldırganca davranan birisiyle birlikte çalışıyor, yaşıyor ya da iş yapıyorsanız, bu bölüm sizin için demektir.
Masumca mı, Kasıtlı mı?
“Bütün vahşet taş yüreklilikten ya da zayıflıktan kaynaklanır.”
- SENECA
Kitabın bu satırlarına kadar anlatılan Tongue Fu teknikleri insanların çoğunda işler. Bence sorunlu davranışların yüzde 90’ı durumsaldır, kişiyi mutsuz kılmış bir başka olayın yan ürünleridir. Eğer bu insanlara duyarlı ve ustaca yaklaşırsanız, çoğu zaman durumu dostça bir çözüme kavuşturabilirsiniz. Sorunlu davranışların geri kalan yüzde 10’u ise masum olmaktan çok kasıtlıdır. Genellikle mantıksız davrandıkları ve akla tepki vermedikleri için, bu tür insanlara özel bir yaklaşım göstermek gerekir.
Kişinin zalimliği alışkanlık haline getirmiş birisi mi, yoksa sadece o an için kafası karışık birisi mi olduğunu nasıl ayırt edebilirsiniz? Muhtemelen bunu sezgiyle çıkarabilirsiniz. İnsanlar bazen son derece sevimsiz görünürler, ama siz gerçekten vuku bulmuş bir başka olayla bağlı olarak olumsuz duygulara kapılmış olduklarını ve kendinizin bir talihsizlik eseri tesadüfen zaten patlamak üzere olan benzini tutuşturan kibrit rolü oynadığınızı fark edebilirsiniz. Bu insanlara karşı insani bir duygu hissedersiniz. Böylelerini yatıştırmak bile mümkün olabilir
Buna karşılık zorbalar kendi amaçlarına ulaşmak için sizi taciz ederler. Üstlerinden çevrelerine hesaplı bir hainlik yayıldığını hisseder ve belli bir düzeye geldiğinde, kendilerini üstün hissetme çabasıyla sizi kasten aşağıladıklarını algılarsınız. Kıvranmanızdan belki zevk bile alırlar ve size acı vermek için çabalarını artırırlar.
Davranışları Bilinçli ve/ya da Tehlikeli mi?
“Karşınızdaki zavallının belirgin şekilde acı çekmesini sağlayamazsanız kendi üstünlüğünüzden emin olmanız zordur.”
- MAX RADIN
Zorbalarla nasıl başa çıkabileceğiniz konusunu biraz ileride ele alacağız. Ama önce, bu sorunlu yüzde 10’un küçük bir bölümünü oluşturan patalojik tiplere ne yapabileceğinize bakalım. Bu tür kişiler sonuçlarını hiç düşünmeden önlerine çıkan herkesi ezip geçmek ister. Muhtemelen çocukluklarında o kadar çok ihmal edilmiş ve ezilmişlerdir ki, öteki insanları şöyle ya da böyle düşünebilecek durumda değillerdir. Uyuşturucu bağımlıları ve akıl hastaları da bu grupta yer alır. Karşınızdaki kişinin uyuşturucu bağımlısı olduğunun göstergeleri; genişlemiş göz bebekleri, boş bakışlar ya da vahşice yuvarlanan gözler, derbeder görünüm, aşırı hantallık ya da sakarlık ve özensiz, kötü konuşmadır.
Bu bölümde yer alan tehlikeli tiplere kesinlikle bulaşmayın. Örneğin, bir kuyrukta beklerken haydutun biri zorla önünüze geçerse, kendisiyle çatışıp sağlığınıza zarar vermenin bir anlamı olup olmadığını düşünün. Buz tutmuş bir yolda yürürken bir çocuk çetesi sizi kartopuna tutarsa, onları vazgeçirmek için bağırıp çağırmaya başlayıp güvenliğinizi tehlikeye atmanın doğru olup olmadığını kendinize sorun. Önünde beklemekte olduğunuz park yerini sizden önce bir başkası kapar ve bir de eliyle hoş olmayan bir işaret yaparsa, ona uymakla kendinizi tehlikeye atıp atmayacağınızı önce bir düşünün
Silahlı fiziksel saldırıların ve şiddetin olağan hale geldiği günümüz dünyasında pasifist bir tutum almak ürkeklik değil akıllılık demektir. Hayatınızı kaybetmektense onurunuzdan ödün verin. Savaşlarınızı kendiniz seçerseniz, bu tür olaylara değişik bir açıdan bakabilir ve birisinin sıranızı kapmasının ya da önünüze geçmesinin esenliğinizle kumar oynamaya kalkışmayı gerektirmeyeceğini görürsünüz.
Zorbaları Davranışlarından Sorumlu Tutun
“Kabul ettiklerimizi öğretiriz.”
- ANONİM
İflah olmaz bir zorbayla birlikte yaşıyorsanız, Patricia Evans’ın şu sözlerine kulak vermenizi öneririm:
Sözlü taciz bir başkasının üzerinde iktidar sahibi olmanın bir aracıdır. Ne kadar acı verse de, fiziksel kanıt bırakmayan bir tür hırpalama ve yumruklamadır. Zorba, iktidara ihtiyaç duyduğu için öteki kişinin algılama, deneyim, değer, kazanım ve planlarını reddetme, sürekli bunların gerçekliğini geçersiz kılma eğilimindedir. Sözlü taciz üstü örtülü, kurnazca ve beklenmedik olabilir, ama her zaman sinsicedir, kurbanın beynini yıkar, onu koşullandırır, çektiği acının ciddiyetinin farkına varamaz hale getirir.
O nedenle, küçük düşürücü imalara izin vermemek için ilişkinize bir sınır koymanız ve haklarınızı korumanız gerekir.
Sen mi, Ben mi?
“Beklediğinizi elde edemeyip yüz üstü yere serilmiş olabileceğiniz gibi, elinizden gelen her çabayı gösterebilmek için çok fazla arkaya bükülmüş de olabilirsiniz.’’
- JAMES THURBER
Davranış psikologları, zorbaların çoğunun kendilerine olanak verildiği ölçüde kötü davrandıklarını bulmuşlardır. Eylemlerinden dolayı kendilerini sorumlu hissetmezler, o nedenle bunu onlar için başkasının yapması gerekir. Bu ısrarcı kişileri zararlı davranışlarından nasıl sorumlu tutabilirsiniz? Kendileriyle ikinci tekil ya da çoğul şahısta konuşun. Davranış uzmanları, duygularınızı ifade ederken birinci tekil şahısta konuşmanın, ben kelimesini kullanmanın önemini vurgularlar ve bu doğrudur. “Benimle bu tonda konuşmandan hoşlanmıyorum” veya “Randevumuzu unuttuğun için düş kırıklığına uğradım” demeniz beklenir. Olağan durumlarda kendi duygularınızdan kendinizi sorumlu tutmanız, kendinizi kötü hissettiğiniz için başkalarını suçlamamanız yerinde olur.
Ne yazık ki, birinci tekil şahısta konuşmak zorbaları etkilemez. “Bana davranma tarzınız hoşuma gitmiyor” derseniz, “Bu senin problemin” diye cevabı yapıştıracaklardır. “Bu tondan hoşlanmıyorsa umurumda bile değil” diye düşüneceklerdir. Ya da sizi geri püskürtmek için daha saldırgan bir tutum alacaklardır. “Bir randevuyu atladım diye bu kadar tantana yapma!”
Bunun yerine, taleplerinizi sen/siz kelimesini kullanarak belirtin ki, onlar da kendi eylemlerinin yanıtını vermek zorunda kalsınlar. Şöyle deyin: “Benimle saygılı bir şekilde konuşmalısınız.” Ya da “Bundan böyle, buluşmaya gelemeyeceğin zaman önceden telefon et.”
İçine Atmak mı, Harekete Geçmek mi?
"Sorunlarımdan biri de her şeyi içime atmamdır. Öfkemi ifade edemiyorum. Bunun yerine tümör büyütüyorum.”
- W OODY ALLEN
Bu, içine atmak yerine harekete geçmek fikri, bu konu üzerinde okuduğum, konuştuğum ve yazdığım yıllar içinde öğrenmiş olduğum en önemli fikirlerden biridir. Verdiğim hemen hemen her seminerde mutlaka arada birisi yamma gelip kendisine kötü davranan bir kişiden söz eder. Kalbim her seferinde bu vicdanlı ve iyi niyetli insanlardan yana olur, çünkü genellikle hep en büyük fedakârlıkları yapmış, ama karşılığında vicdansız bir zalim tarafından tekmelenmiş ya da kötüye kullanılmış kimselerdir. Durumun haksızlığından incinmiş ve kendilerine kötü davranıldığı için öfke duyan insanlardır. Ama genellikle, eğer daha ısrarlı olurlarsa sadakat, katkı ve iyiliklerinin kabul edilip ödüllendirileceğine inanırlar.
Psikolojik tacize hedef olan bu insanların ortak bir özelliği vardır. Çoğu harekete geçmek yerine korkularını içselleştirmiştir. Kendilerine, durum hakkında hiç işkencecileriyle konuşup konuşmadıklarını sorduğumda, yanıt genellikle hayır olur. Seslerini biraz olsun yükseltmenin karşılarındaki zorbayı daha da saldırganlaştıracağından korkarlar.
Böylelerine sen/siz kelimelerini kullanmaya başlamalarını öneriyorum. Başlangıçta kulağa yanlış gelebilir, ama zorbalara insanları dikkate almayı öğretmenin tek yoludur. Kendilerine, hatayı kendilerinde aramak yerine, sorumluluğu ait olduğu yere, zorbaya havale etmelerini öneriyorum. Örneğin, “O kadar çok işim var ki hiçbirine yetişemiyorum” demek yerine (bu, sızlanma gibi algılanacak ve “O zaman akşam daha geç çık” şeklinde acımasız bir yanıt alacaktır), “Bugün bitirilebilecek birçok proje var. Asıl önceliğin hangilerinde olduğunu ve hangilerinin yarma kadar bekleyebileceğini bana söyleyebilir misiniz?” diye sorun
“Terfiyi Barry’nin almış olmasını adil bulmuyorum” diyeceğiniz yerde (bu durumda alacağınız “Hayatın adil olduğunu kim söyledi?” gibi bir yanıttır), “Bana bu üç ayın sonunda terfi sözü vermiştiniz ve bu sözünüze sadık kalmalısınız” deyin. “Öğle tatilinde dışarıda uzun kalıp benden yerini doldurmamı beklemeni doğru bulmuyorum” demeyin; bunun yerine, “Saat birde randevu verdiğin müşteriler geldiğinde yerinde olabilmen için, öğleleri işe zamanında dönmen gerekiyor” deyin.
Nefret Sağlıksızdır
“Tıpkı kontrol dışına çıkmış bir kanser gibi, nefret kişiliği çürütür ve onun yaşamsal bütünlüğünü yiyip bitirir.”
- MARTIN LUTHER KING, JR.
Sizi taciz eden birisinden nefret etmenin bir faydası yoktur. Lily Tomlin’in dediği gibi, “Kalleşlik yarışında, kazansanız bile kalleş kalmaya devam edersiniz.” Sağlık, mutluluk ve huzurunuzu düşünüp kalleşlerle yarışa tutuşmayın. Size eziyet eden kişiyle çatışmanın sağduyuya uyup uymadığına karar vermek için, Muharebelerinizi Kendiniz Seçin bölümündeki ölçütleri kullanın.
Bir dostum öfkesi burnunda bir kişinin başkanlığındaki bir teftiş kuruluna atanmıştı. Les, önceki amirlerinin çoğuna saygı duymuş ve onları kendisine örnek almış bir kişiydi. Ama bu adam kadrosunu acımasızca azarladığı söylevlerle ün kazanmış birisiydi. Les bu yaratıkla birkaç hafta birlikte çalışacaktı, bu yüzden onun sözlü tacizlerine aldırıp aldırmayacağına baştan karar vermesi gerekiyordu. İş o raddeye vardığında bu kişiye haddini bildirmesi, ordudaki yirmi yedi yıllık meslek hayatını riske atmasına değecek miydi? Les, olası sonuçları gözden geçirip kararını aldı.
Sonunda brifing günü geldi. Les subayın makam odasına girip tekmilini verdikten sonra haritalarını tahtaya asıp sunuşunu yapmaya başladı. Daha ilk noktayı tamamlamamıştı ki, amiri kavgacı bir üslupla söze girip ileri geri konuşmaya başladı. Les, tahtadan uzaklaşıp subaya dönerek kararlı bir ses tonuyla şunları söyledi: “Bayım, eğer bu brifingle ilgili sorularınız varsa, eğer bu teftişle ilgili yapıcı uyanlarınız varsa, hepsini dinlemeye hazırım. AMA.. BANA... HAKARET... ETMEYECEKSİNİZ.” Sonra sunuşuna devam etti. Sözü bir daha kesilmedi.
Kuşkusuz, öykünün devamını merak ediyorsunuzdur. Les, yani brifingi veren kişi, kocamdı. Bu olaydan birkaç ay sonra bir açık hava konserine gitmiştik. Kuyrukta beklerken adamın biri geldi ve yüzüme bakarak boğuk bir sesle, “Bu seninki esaslı bir adam” dedi. Kim olduğunu bilmeden onayladım, “Evet, haklısınız. Onun hayranları kulübünün başkanlığını yapıyorum” dedim. Adam yanıtımdan tatmin olmamıştı. Biraz daha yaklaşıp gürledi: “SENİNKİNİN ESASLI BİR ADAM OLDUĞUNU SÖYLEDİM” ve hemen topuklarının üzerinde dönüp yürüdü gitti.
Les’e dönüp baktığımda yüzünde derin bir hayret ifadesi vardı. “Bu adam da kim?” diye sordum. Ağzından, inanması zor bir tonda “İşte, o amiral” sözleri döküldü.
Zorbalar Ancak “Yeter!” Demesini Bilenlere Saygı Duyar
‘‘İnsanların bize öyle davranmasının nedeni, bazen kendilerinin öyle olması değil, bizim öyle olmamızdır.”
- TONGUE FU DÜŞÜNCESİ
Zorbalar atak üstüne atak geliştirerek aslında sizin ölçünüzü alırlar. Hangi malzemeden yapıldıklarını görmek için insanları testten geçirirler. Sapık bir şekilde ancak, “Bunu böyle yapamazsın” diyenlere hayranlık duyarlar
Bir zorba açısından sükût kabul etmek anlamına gelir. Tacizcinin aklının başına geleceği, hatasını görerek özür dileyeceği ve size daha saygılı davranacağı umuduyla öteki yanağınızı uzatmak ilkellik olur. Zorbanın iyi niyetine seslenmek nadiren işe yarar; böyle bir şeye belki de sahip değildir.
İnsanlara göstermek istediğiniz davranışa ters düşüyor olsa da, saldırgan kişilerle karşı karşıya olduğunuzda bazen en iyi savunma iyi bir saldırıdır.
Birisi gelip de, “Eskiden öyle bir adamla birlikte çalışıyordum” ya da “Öyle bir adamla evliydim” demeden, Les’in öyküsünü hiç anlatmamışımdır. Sonunda artık dayanılmaz hale geldiği için daha fazla taşımamaya karar verdiklerini anlatırlar. Sert bir uyarıda bulunduklarında ya da bir ültimatom verdiklerinde sataşmalar durmuştur. Aylarca ya da yıllarca katlandıkları sözel şiddete gem vurmanın bu kadar “kolay” olması hepsini şoke etmiştir. Bazıları işkencecilerinin garezle karışık bir saygı duymaya ve kendilerini başkalarına methetmeye başladığını bile anlatmıştır. “O mu, o palavraya metelik vermez.”
Katılımcılar bazen, kendilerine kötü davranan kişinin kariyerlerini kontrol altında tuttuğu ve işlerini kaybetmelerine neden olabileceği için, iş yaşamlarındaki haksız durumları değiştirmede güçsüz kaldıklarından şikâyetçi olmaktadır. Daha işe başladığı ilk gün şefi hızla odasına dalıp tamamen önemsiz bir nedenden kendisine bağırmaya başlamış olan bir sekreterin öyküsünü nakletmek istiyorum. Ayağa kalkıp eliyle kapıya doğru işaret ederek, “Benimle hiç kimse böyle konuşamaz ” demiş ve şefi uysal bir şekilde dışarı çıkmış. Anlattığına göre, o günden bu yana, yirmi beş yıldır kendisine son derece kibar davranıyormuş.
Sonuç olarak, zorbaların yol açabileceği kâbusu küçümseyin demek istemiyorum. Ayrıca sözlü tacizcilerle girişeceğiniz her çatışmanın mutlaka Les’inki ya da sekreterinki gibi sonuçlanacağını da söylemiyorum. Söylemek istediğim, böyle bir durumda bir tercihte bulunmanızın mümkün olduğudur. Tacizi kabul edip sessizce acı çekmek yerine, size arzuladığınız ve hak ettiğiniz şekilde davranılması için, riskleri dikkate alarak kendi hakkınızı savunmak üzere sesinizi yükseltin, sınırlar getirin ve harekete geçin.