Tarih: 06.03.2023 09:00
Oyunun Adını Koyun Birisi bilinçli bir şekilde sizi yönlendirmeye çalıştığında ne yapacağınızı biliyor musunuz?
Müzakerenin temel yasalarından biri, “Farkına varılan bir taktik etkisiz hale gelir” der. Kasıtlı olarak altınızı oymaya çalışan birisini yakaladığınızda, vicdan dışı taktiklerini açığa vurarak etkisiz hale getirin.
Koyarak etkisiz hale getirin. Bu günden itibaren size oyun oynamaya çalışan birisini sezdiğinizde, oyunun adını koyarak saf dışı edin. Bunu yapabilmek için, zihninizde kendinizi durumun dışına çıkarıp, ne oluyor diye sorun ve sonra gözleminizi açıklayın.
Kapalıyı Açık Edin
“Düşmanımı dostum haline getirerek imha ederim.”
- ABRAHAM LINCOLN
Tongue Fu, bir kavga değil incelik sanatıdır. Amacımız saldırganları imha etmek değil, olumsuz taktiklerini gün ışığına çıkararak etkisizleştirmektir.
Kocam bir aile arabası almak istiyordu. Birkaç hafta sonu otomobil galerilerini dolaştıktan sonra tam istediği arabayı bulmuş. Sözleşmeyi imzalamak üzereyken satıcı, “Bir dakika, hemen geliyorum. Şefime sorup fiyatı kesinleştirmeliyim” demiş.
Yirmi dakika kadar bekledikten sonra, kocam satış elemanın iyi adam/kötü adam oyununu oynadığını fark etmiş. Satıcı Les’in arabayı ne kadar beğendiğini görünce, kendisini bir süre bekletmeye karar vermiş olmalı. Herhalde, bekledikçe satışın onaylanıp onaylanmayacağı endişesinin Les’in sinirlerini bozacağını, böylece sonunda daha fazla ödemeye istekli hale geleceğini düşünüyordu
Satış elemanının niyeti kuşkusuz buydu. Sonunda geri geldiğinde yanm ağız bir özürden sonra şunları söylemiş: “Çok uzun sürdü, affedersiniz. Şefimle boğuşmak zorunda kaldım, ama bu araba için 16 bin dolar almakta ısrar ediyor. Bunun zaten indirimli bir fiyat olduğunu, daha aşağısına inmemizin mümkün olmadığını söylüyor.”
Eşim oyunun adını koymuş. Amacı düşman yaratmak değil sözünü söylemek olduğu için, satıcıya soğukkanlı ve kararlı bir şekilde şöyle demiş: “Fiyatı belirlemeye yetkili olduğunuzu biliyorum. Eğer bu arabayı satmak istiyorsanız 14 bin 500 dolara sözleşmeyi hemen imzalamaya hazırım. Eğer istemiyorsanız başka bir yere gitmem gerekecek.”
Satıcı itirazsız ilk fiyatı kabul etmiş, ama bir yandan da alçak sesle şefinden fırça yiyeceğini mırıldanıp duruyormuş. İş üzerinde yakalandığının çok iyi farkındaymış.
Taktikleri Açığa Vurun
“Sabır, en çok onu yitirmenin eşiğinde olduğunuzda önemlidir.”
-Bora Gündoğdu
İnsanlar sizi bir karar almaya zorluyorsa ne yaparsınız? Belki de aceleyle karar aldığınızda tersi durumda kabul etmeyeceğiniz ödünleri verebileceğinizi düşünüyorlardır. Böyle bir hileye, “Beni hemen karar almak zorunda bırakmak istemiyorsunuz, herhalde?” diyerek karşı koyabilirsiniz. Bu durumda geri adım atmaktan başka çareleri kalmaz.
Bir seminerden önce bir kadın yanıma gelerek şöyle dedi: “Bu seminere katılmamın nedeni işimden ayrılmayı düşünüyor olmam. Bir baba-oğulun firmasında çalışıyorum. Yaşlı Bay Murphy benden faturaları hazırlamamı istiyor, on beş dakika sonra oğlu gelip dava dosyalarını yerlerine koymamı söylüyor. Bir saat sonra faturalar zamanında postalanmadı diye baba kızıyor. Genç Bay Murphy ise bu kez dosyaların yerini öğrenmek istiyor. Bu duruma daha fazla dayanamayacağım, çıldırmak üzereyim.”
Kendisine objektif bakabilmesi için, zihninde kendisini durumun dışına çıkartmasını önerdim. Kendi kendisine şunu sormasını söyledim: “Burada olan nedir?” Şu gözlemi yaptı: “Ben ikisinin arasında kalıyorum.”
O zaman, bunu söylel Bir dahaki sefere, ikisinden biri diğeriyle çatışan bir görev verdiğinde, bunu kendisine belirt! Sessiz kalıp sıkıntı çekeceğine kibar bir şekilde şöyle konuş: “Beni arada bırakmayın, oğlunuz (babanız) benden başka bir proje üzerinde çalışmamı istedi. Hangisinin önceliği olduğu konusunda aranızda bir karara varırsanız, ben hemen ona başlamaya hazırım.”
Kafa Karışıklığı mı, Sebat mı?
“Sebat bilgeliğin yoldaşıdır.”
- SAINT AUGUSTINE
Atölye çalışmalarımın birinde, bir barmen işinin en güç yanlarından birinin ilave içki taleplerine muhatap olmak olduğunu belirtti. “Bu beleşçiler beni münasebetsiz bir duruma soktukları için sabrım tükenirdi. Şimdi birisi bana yaltaklanıp beleş içki sızdırmaya yeltendiğinde hemen, ‘Yoksa benden ücretsiz içki mi talep ediyorsunuz?’ diye soruyorum. Ya da yaşı küçükler kendilerine içki vermem için bana baskı yaptıklarında şöyle diyorum: ‘Yaşı küçük olanlara içki sattığım için işimi kaybetmemi istemezsiniz, değil mi?’ Şimdi ne söylemem gerektiğini bildiğim için, birisi beleş bir bira için beni cendereye soktuğunda artık sinirlerim bozulmuyor.”
Bir polis şunları ekledi: “Biz bu Oyunun Adını Koy fikrinden çok yararlanıyoruz. ‘Herhalde bir emniyet görevlisine rüşvet vermeye çalışmıyorsunuz, değil mi?’ demek, yasa dışı bir öneride bulunmanın eşiğindeki birisini durdurmaya çoğu zaman yetiyor.”
Hiç, birisine kötü bir haber vermek zorunda kaldınız mı? Kötü haberi alan kişi, olayla hiç ilginiz olmamasına rağmen, haberi getirdiğiniz için hoşnutsuzluğunu sizin üzerinize mi boşalttı? Bunun önüne nasıl geçebileceğinizi biliyor musunuz?
“Bunu niçin bana yansıtıyorsunuz?” tutumu alın. Omuzlarınızı geri çekip avuçlarınızı açıp yukarı kaldırarak “Niçin ben?” pozu alın ve sızlanarak şöyle deyin: “Elçiye zeval olmaz.”
“Öfke anlık deliliktir” demişti büyük şair ve hiciv ustası Horace. Delilikleri kendilerine hatırlatıldığında, insanlar öfkelerini sizin üzerinize boşaltmaktan vazgeçecektir. “Biliyorum, seni suçlamam doğru değil. Ama bugün en son işitmek isteyebileceğim şey buydu” türünden şeyler söyleyeceklerdir. Ya da özür dileyip, “Sana kızdığım için kusura bakma, akla gelebilecek en kötü zamanda bu haberi aldım” diyeceklerdir.
Çekişmeye İzin Vermeyin
“Kuvvetlerle mücadele etmeyin, onları kullanın."
- R. BUCKMINSTER FULLER
Bucky Fuller’ı değişik bir şekilde tekrarlarsak; kuvvetlerle mücadele etmeyin, adlarını koyun. Hiç ailenizle birlikte uzun bir araba yolculuğuna çıktığınız oldu mu? Neşe içinde başlayan yolculuk sonunda cehennem azabına döndü mü? Eğer herkes çekişmeye başlarsa, olan bitene öfkelenmek yerine yönlendirmeye çalışmanız gerektiğini sakın unutmayın. “Saatlerdir arabada gittiğimiz için hepimiz sıcaktan piştik ve yorulduk. Birkaç dakika sonra otelde olacağız. O zamana kadar birbirimize medeni bir şekilde davranalım.”
Bir bayan şunu anlattı: “Nişanlımla ben 0501nun Adını Koy fikrinin değişik bir biçimini kullanıyoruz. İlk karşılaştığımızda bana daha önce kimlerle çıktığımı sordu. Kıskançlık yapıyordu. Kendisiyle konuşmak istediğim ilk şey olmayan bir konuda beni zorlaması asabımı bozmuştu. Neredeyse ilişkimiz kopuyordu
“Geçen ay daha önce çıktığımız insanları tartışmama konusunda anlaşmaya vardık. Artık eski kız ve erkek arkadaşlar gündeme gelmediği için ilişkimiz gayet iyi gidiyor. Şimdi bir yerde bu eski arkadaşlardan birine rastladığımızda, birbirimize bakıp, ‘Tarih’ diyoruz. Bu tek sözcük bizi eski alışkanlıklarımıza geri dönmekten alıkoyuyor.”
“Tarihimizden ders çıkarmadığımız sürece onu tekrarlamaya mahkûm oluruz” özdeyişini duymuş olmalısınız. Bu çift sadece tarihten ders çıkarmakla kalmamış, tarihlerinin adını koymanın kendilerini onu tekrarlamaktan alıkoyduğunu da öğrenmişler.
Bedensel Olanı Seslendirin
“Zekâ, bizimle karanlık arasındaki yegâne duvardır.”
- MARK VAN DOREN
Oyunun Adını Koy’un en güzel örneğine sanıyorum ünlü radyo sunucusu Kari Haas’da tanık oldum. Haas, çok sayıda yerel radyo istasyonu tarafından yayınlanan İyi Müzikte Serüvenler adlı bir program sunmaktadır. Haas’m tonu zengin ve yankılı kaim bas sesi kendi başına harika bir müzik aletidir, hemen tanınan sesli bir imza gibidir.
Birkaç yıl önce Haas çok sayıda hayranı için bir konserin sunuculuğunu yapmak üzere Hawaii’ye gelmişti. Hepsi de radyo kahramanlarını bir an önce şahsen görebilmek için sabırsızlanan yüzlerce sadık dinleyicisi tiyatro binasını doldurmuştu. Salon karardı, sahne aydınlandı, çoşkulu çığlıklar her tarafı kapladı ve... o kısacık boyuyla Kari Haas sahneye yürüdü. Kalabalık şaşkınlıktan dilini yutmuş gibi kalakaldı.
Herkesin nefesi kesilmişti. Ünlü radyocu benzer durumlarla herhalde daha önce de karşılaşmıştı, o nedenle zekâ dolu yanıtı çoktan hazırdı. Pırıltılı gözlerle izleyicilere doğru eğildi ve bir sır veriyormuşçasına, “Ben de sizin nasıl göründüğünüzü daha önce bilmiyordum” dedi.
Bütün salon bir anda kahkahaya boğuldu. Potansiyel olarak rahatsızlık verici bu duruma akıllıca yaklaşımıyla salondaki herkesi kazanmıştı. Haas’m nükteli yaklaşımındaki güzellik, herkesin aklından geçeni dile getirerek oyunun adını koymuş olmasıydı.
Söylenemeyecek olanı söyleme tekniği özellikle çocuklarda çok başarılıdır. Oğullarımızın ilk dişçiye gidişlerini hiç unutmayacağım. İkisi de korkuyordu. Dişçi içeri gelip kendilerini selamladı, boylarının hizasına gelecek şekilde önlerinde diz çökerek, “İddiaya girerim ki burada olmak istemezdiniz, değil mi?” dedi.
Hislerini böyle tam olduğu gibi dile getirmesi karşısında ikisinin de gözleri fal taşı gibi açıldı. “İddiaya girerim ki aklınızdan dönüp hemen kapıdan fırlayıp gitmek geçiyor, değil mi?” Dişçi korkularını seslendirmeyi sürdürürken ikisi de onaylar şekilde başını sallıyordu. Bir dakika geçmemişti ki, her biri doktorun bir elinden tutmuş muayene odasına yöneldiler. Çocukların duygularını çok iyi anlamış olan doktor, endişelerini seslendirerek korkuyu yenmelerine yardımcı olmuştu.