Blog yazılarımızı okumak için tıklayın

Mutluluğun Sırları - Kulak Verin

Tarih: 16.03.2023 09:00
Mutluluğun Sırları - Kulak Verin
Size gerçekten kulak veren birisini biliyor musunuz? Bu kişi niçin bu kadar iyi bir dinleyici? Size bölünmeyen dikkatini armağan ettiğinde kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tanıdığınız yüzlerce insan arasında en çok bir ya da iki kişinin size gerçekten kulak verdiğini düşüneceğinizi tahmin ediyorum. Bu kadar enderdir. Birisinin kendisini önemli hissetmesi için yapabileceğiniz en iyi şeyin tamamen onun üzerinde yoğunlaşmak olduğunun farkında mısınız? Dikkatinizi tamamen bir kişiye odaklandırmanın, “Şu anda dünyada benim için en önemli olan şey sensin” demenin bir başka biçimi olduğunu biliyor musunuz?
Ne var ki, çoğu insan dikkatini bütünüyle bir kişiye hasredemeyecek kadar meşguldür. Bir münakaşadaki iki tarafa da kulak verenler sadece komşulardır, derler. Yanlış anlamalar, duyguların çiğnenmesi, çatışmalar ve anlaşmazlıklar çoğu zaman dinleme eksikliğinin bir sonucudur.
Kısmi Dikkat mi, Sabırlı İhtimam mı?
"Öfke çoğu zaman ilgi için atılan bir çığlıktır.”
                                                                                                                                        - TONGUE FU DÜŞÜNCESİ
Önümüzdeki beş bölümde insanlara gerçekten kulak vermek için atabileceğiniz somut adımla özetleyeceğim. Bu önerileri izlerseniz, çoğu durumda insanların sizinle münakaşaya girmesinin önüne geçebilirsiniz, çünkü onlara istediklerini, kulağınızı vermiş olacaksınız. Bu teknikler size ayrıca öfkesi tepesine çıkmış birisini yatıştırmada da yardımcı olacaktır.
Nasıl? İnsanlar dikkatinizi çekebilmek için kendilerini zor hale getirirler. Kişi, ilettiği ivedi mesajı almadığınızı gördüğünde, kendisine sıkıntı veren şeye özen göstermenizi sağlamak için daha zorlayıcı davranışlara başvuracaktır. Yüksek sesle konuşabilir, sert bir dil kullanabilir ya da sizi, kendisinin ne kadar sıkıntı içinde olduğunu kabul etmeye zorlamak için, yüzünüze bağırabilir.
Öfkeli bir insana kulak verirseniz, genellikle sesini alçaltacak ve daha mantıklı hale gelecektir, çünkü dikkatinizi çekebilmek için abartılı davranışlara başvurmasına gerek kalmamış olacaktır. İngiliz matematikçi ve fizikçi Isaac Newton şöyle demiştir: “Eğer herhangi değerli bir keşif yapmışsam, bunu şu ya da bu yeteneğimden çok sabırlı bir ihtimam göstermeme borçluyum.” Sabırlı ihtimam karşınızdaki kişinin duyduğu husumetin ardında yatan gerçek nedenleri keşfetmenize ve böylece bu husumeti ortadan kaldırmaya başlamanıza yardımcı olur.
Kendinizi bu beceriyi geliştirmeye adarsanız bütün ilişkileriniz çok daha iyileşecektir. Daha iyi bir yönetici, ebeveyn, iş-gören, eş, çocuk ya da arkadaş olacaksınız. Size gerçekten kulak veren kişi hakkında hissettiklerinizi hatırlayın. Yaşamınızda bir yeri olduğu için ona müteşekkir değil misiniz? Siz de aynı şeyi başka insanlar için yapmaya çalışın. O zaman, onlar da size öyle yüksek bir değer biçeceklerdir.
Özensiz Dinleme Çatışmalara Neden Olur
“ABD ’de sohbet, soluk almak için duraklayanın anında dinleyici haline geldiği rekabetçi bir alıştırmadır."
                                                                                                                                                       -NATHAN MİLLER
Nathan Miller’in vurguladığı gibi, çoğu insan dinlemez, sadece kendi konuşma sırasının gelmesini bekler. Ne var ki, bir şeyi dile getirmek için bekleyemeyecek kadar yoğun bir şekilde hissediyorsanız, diğer kişinin görüşünü dinlemek için düşüncelerinizi bir süre kendinize saklamanız çok zordur. Diğer kişi söylemek istediğiniz şeyin önüne dikiliyormuş gibi hissedersiniz.
Eski bir donanma pilotu olan kocam, bunu “telsiz kilitlenmesi” olarak adlandırıyor. Pilotların telsiz mesajlarını aynı anda hem vermesi hem alması mekanik olarak imkânsızdır. Önce konuşmak sonra dinlemek zorundadırlar.
Günlük sohbetlerinizde iki yönlü iletişim sağlamak için bu iki yönlü telsiz iletişimi imajından yararlanabilirsiniz. Sözünüzü bitirdiğinizde telsizin düğmesini kapattığınızı düşünün ve sonra dikkatinizi gelen mesaja yoğunlaştırın. Her sözcüğü özümseyin. Ancak diğer taraf sözünü bitirip tamam mesajım verdikten sonra, telsizinizin düğmesini açıp söylenenlere yanıtınızı verin.
İlginizi Harekete Geçirin
 “Hissediyormuş gibi yapmak, rol yapıyormuş gibi hissetmekten daha kolaydır.”
                                                                                                                                                      - WILLIAM JAMES
Kendi söylemek istediğiniz şeye başka birisinin söylemek istediği şeyden daha yüksek değer biçme dürtüsünü aşmanın bundan daha elle tutulabilir bir yolunu biliyor musunuz? İşin sırrı, diğer kişiyi dinlemekten hoşlandığınızı hissetmeyi beklememektedir. Görüşlerini hiçbir zaman duymak istemeyebileceğinizi önceden kabul edin. Dikkate almaya çalışın. Aşağıda özetlenen üç yöntemle dikkatinizi verebilmek için ilginizi harekete geçirmeyi öğrenebilirsiniz.
• Öteki kişiye bakın. M. Scott Peck, “Aynı anda başka bir şey yapıyorsanız birisini gerçekten dinlemeniz mümkün değildir” diyor. Yapmakta olduğunuz işi bir kenara bırakın. Elinizdeki kalemi masanın üzerine koyun. Bu beden hareketleriyle şunu demiş olursunuz: “Bunlar bekleyebilir. Siz daha önemlisiniz.” Bu tür davranışlar karşınızdakine fiziksel ve psikolojik olarak kendisinin sizin birinci önceliğiniz olduğu hissini verir.
• Kaşlarınızı kaldırın, göz teması kurun ve ilgi duyduğunuzu gösteren bir yüz ifadesi takının. Yüzünüz kayıtsızsa ilgi düzeyiniz de öyle olacaktır. Gözleriniz başka tarafa bakıyorsa, zihniniz de öyle yapacaktır. Diğer kişinin yüzüne odaklanmanız ve kaşlarınızı yukarı kaldırmanız rehavete düşmenizi önler ve merakınızı uyandırır.
• Öne doğru hafifçe eğilin ve dikkatli bir poz takının. Kendisine doğru eğilerek karşınızdaki kişiye beden dilinizle, “Sizin için buradayım” mesajını aktarmış 153 olursunuz. Böyle belirgin şekilde ona doğru eğildiğiniz için size bağırmak istemeyecek, buna ihtiyaç duymayacaktır. Ona doğru uzanarak, onun kendisini zor hale getirmesini zorlaştırmışsınızdır.
Dinlemeyi Öğrenin, Öğrenmek İçin Dinleyin
 “Dinlemiyorsanız öğrenemezsiniz.”
                                                                                                                                   - LYNDON BAINES JOHNSON
Bir programdan sonra katılımcılardan biri gelerek şunları söyledi: “Beden dilimin yönettiğim elemanları ne kadar yabancılaştırdığının hiç farkında değildim. Her zaman açık kapı politikası uygulamakla övünürdüm. Bugün ise, kapımın açık olabileceğini ama zihnimin kapalı kalabileceğini öğrendim.
“Elemanlarım benimle konuşmak istediğinde ben genellikle başka bir işle uğraşıyor oluyorum. Farkında olmadan onlara işimdeki istenmeyen bir kesinti gibi davranıyorum. Başımı yapmakta olduğum işten kaldırıp kayıtsız bir şekilde, ‘Evet, ne var?’ diye soruyorum. Bu davranışım onlar tarafından ‘Canımı sıkıyorsunuz. Acele edin ve bırakın gene işime döneyim’ demek istediğim şeklinde algılanıyor.
“Ofise döndüğümde saat onla on bir ve üçle dört arasında Dinleme Saatleri getirmeyi düşünüyorum. B öylece gün boyu, bir yandan ivedi talepler ve yetiştirilmesi gereken işlerle ilgili hokkabazlık yaparken, bir yandan da kafa karışıklığı içinde elemanlarımın sorunlarını dinlemek zorunda kalmayacağım. Bu belli saatlerde bütün öteki işleri bir kenara bırakıp elemanlarımı ve sorunlarını birinci önceliğim haline getireceğim.”
Kadrosuna daha çok özen göstermeye karar vermiş olduğu için genç bayanı takdir ettikten sonra, kendisine “Şefinizden hoşlanıyor musunuz?” sorusu çevresinde çok değişik sektörlerden iş görenlerle yapılmış bir araştırmadan söz ettim. Araştırmanın sonuçları çok şaşırtıcıydı. “Evet, şefimden hoşlanmıyorum” diyenler, bunun birinci nedenini, “Bana kulak veriyor” diye açıklıyorlardı. Tahmin edebileceğiniz gibi, “Hayır, şefimden hoşlanmıyorum” yanıtını verenler öncelikle, çünkü “Bana kulak vermiyor” diyorlardı.
Down Time adlı komik kitabında Ron Dentinger şöyle diyor: “Karım kendi kendisiyle konuşmaya alışmıştı. Çünkü kendisini dinlemekte olduğumu sanırdı.” Gerçek yaşamda ise insanlar kendilerini dinleyip dinlemediğinizin farkındadır. Dikkatinizin başka bir yerde olduğunu görür ve bunu bir ilgi eksikliği olarak yorumlarlar. Çoğu durumda, bir işe yaramayacağını düşündükleri için iletişimi sürdürmeye çalışmayı durdururlar.
Yönetici bayan, iş görenlerini dinlemek için zaman ayırmazsa onların kendilerinin ihmal edildiğini düşüneceklerini, morallerinin bozulacağını ve kritik konuları gündeme getirmekten geri duracaklarını bilecek kadar akıllıydı. Verecekleri geri iletime kulak vererek bozuk giden işleri öğrenebileceğini ve gerekli önlemleri alabileceğini biliyordu. Sözlerini şöyle sürdürdü: “İlk baştan doğru yapmaya zaman ayırmazsak, daha sonra bir daha doğru yapacak zamanı nereden bulabiliriz?” Şunu anlamıştı: En başta dinlemeye zaman ayırmamış, dikkatini daha baştan yoğunlaştırmamış olduğu için, tırmanmış olan sorunları çözmeye ileride çok daha fazla zaman harcamak zorunda kalacaktır.
Hükmetmek mi, Eşit Konum mu?
“Kendinizi yükseltmek istiyorsanız, başka birisini yükseltin.”
                                                                                                                                     - BOOKER T. WASHINGTON
Washington’un sözünü biraz değiştirerek şöyle de diyebiliriz: Birisini yükseltmek istiyorsanız, kendinizi alçaltın. Bir ilkokul öğretmeni şöyle diyordu: “Çocukların kendilerini gerçekten dinlediğinize emin olmalarını istiyorsanız, diz çökün. Konuşurken başlarını yukarı kaldırıp size bakmak zorunda olduklarında, en içten düşüncelerini sizinle paylaşmaya çekinirler, çünkü tepenizde duran birisine içinizi açmak korkutucudur. Kelimenin her iki anlamında da onların hizasında olmadığınız için, ne hissettiklerini anladığınıza hiçbir zaman inanmayacaklardır. Ama eğer şeyleri göz göze görebileceğiniz şekilde aşağıya eğilirseniz, kendileriyle aynı bakış açısından baktığınızı sezgisel olarak bilecekleri için, sizinle daha serbest konuşacaklardır.”
Hiç, bir toplantı yönetmek zorunda kaldığınız ve tartışmayı başlatmaya çalıştığınızda derin bir sessizlikle karşılaştığınız oldu mu? Eğer siz ayakta duruyor ve diğer herkes oturuyorsa, ister istemez “Ben patronum, siz de ırgatsınız” şeklinde bir atmosfer yaratmış olursunuz. İnsanlara yukarıdan bakmak hükmetmeyi çağrıştırır. Hükmetmek, yüksek bir düzeyden bakmak ya da yüksek düzey ya da konum nedeniyle komuta etmek şeklinde tanımlanmaktadır. Konumunuz oturmakta olanların gözünü korkutabilir ve onları serbestçe konuşmaktan alıkoyabilir.
Diyalogu geliştirmek istiyorsanız, siz de oturun. O zaman, kendileriyle aynı düzeyde bir oyun sahası meydana geldiği için, katılımcılar görüşlerini bildirmede kendilerini daha rahat hissedeceklerdir. Roller eşitlenmiş olduğu için, grup üyeleri muhtemelen daha aktif bir rol alacak ve birbirlerini dinleyeceklerdir. Gergin ilişkileri ya da gerilimi ortadan kaldırmış, yumuşama sağlamış olacaksınız.
Sizin tarafınızdan dinlenilmeye en çok kimin ihtiyacı var? “Şimdi olmaz”, “Kısa tut”, “Acele et”, “Seni sonra ararım” demelerinizden en çok pay almış olanlar kimler? Bu kişiyi bir daha ne zaman göreceksiniz? Ona en az beş dakika bölünmemiş bir dikkat ayıracağınıza, hemen şimdi kendi kendinize söz verin. Aklınızdaki diğer her şeyi uzaklaştırın ve o birkaç dakika için onu dünyanızdaki en önemli şey olarak kabul edin. Ön­ceki sayfalarda özetlenen üç yöntemi kullanarak önyargıları dışlayın. Dikkatinizi kendisine yoğunlaştırmanız, ona “Sana değer veriyorum” demenin sözel olmayan bir yoludur ve kendisine özen göstermemiş, yarım kulak dinlemiş olduğunuz diğer zamanları dengeler.
 
Hemen Sor
Yükleniyor...