Blog yazılarımızı okumak için tıklayın

Mutluluğun Sırları - Kabul Edin, Münakaşaya Girmeyin

Tarih: 10.03.2023 09:00
Mutluluğun Sırları - Kabul Edin, Münakaşaya Girmeyin
Robert Fulghum’un da belirttiği gibi, çocuk şarkısındaki o, “Taş ve sopalar kemiklerimi kırabilir, ama sözler hiçbir zaman beni yaralayamaz” dizesinin gerçekle pek ilgisi yoktur. Sözler yaralayabilir. Aslında belli sözler insanların kendilerini azarlanmış, utanmış, yargılanmış ya da reddedilmiş hissetmesine neden olur. O zaman da ona göre tepki gösterirler.
Kitabın bu kısmındaki bölümler silah işlevi gören sözcüklerle ilgilidir. Silah; savunma ya da saldırı savaşında kullanılan bir alet, mücadelede başvurulan bir araç demektir. Düşmanca tepkilere ve söz savaşma yol açacağı için kavgacı sözcükleri kullanmak istemezsiniz.
Atölye çalışmalarımızda bu bölümü “Unutulacak Sözler, Kullanılacak Sözler” olarak adlandırıyoruz. Atölyelere katılan binlerce kişi kavgacı cümleler yerine dostça cümleler kullanmanın günlük iletişimlerinde - evde, işyerinde ve sosyal çevrelerinde - muazzam bir fark yarattığını söylüyor.
Yardımcı Olan Sözler ve Yaralayan Sözler
 “Sözcükler, ipte asılı çamaşırlar gibi aklın rüzgârlarında uçuşurlar. ”
                                                                                                                                                   - RAMESHWAR DAS
Geçenlerde bir araba kiralarken bir kelimenin yol açabileceği tahribatı belirgin şekilde gözler önüne seren bir durumla karşılaştım.
Kiralama bürosuna gelen bir kadın, “Adım Evelyn Jonse, bir Ford Mustang ayırtmıştım” dedi. Görevli kayıtlarına bakıp, “Evet Bayan Jones, rezervasyonunuz burada” diye yanıt verdi, sonra sesini biraz indirerek ekledi: “Ama şu anda elimizde hiç Ford Mustang yok.”
Kadın şaşkınlık içinde, “Nasıl olur? Bir Mustang ayırtmak için kaç hafta önce aramıştım” dedi. Görevli cevap verdi: “Ayırtmış olduğunuzu görüyorum, ama elimizdekilerin hepsini bu sabah kiralamış bulunuyoruz.”
Müşterisi hiç de mutlu değildi. “Anlamıyorum. Zaman ayırıp telefon ettim, siz de tamam dediniz.”
“Biliyorum, ama bu sabah yeni bir arkadaş görevliydi ve rezervasyon listesine bakmayı unutmuş.”
Kiralama görevlisi sürekli ama sözcüğünü kullanıyordu. Bu, bir önce söylenen sözü inkâr eden ve hemen bir karşıtlık ilişkisi doğuran bir sözcüktür. Ama sözel bir balyozdur ve tartışmaları münakaşaya dönüştürür.
Açıklamaları Bağlantılandırmak mı, İptal Etmek mi?
“Balyozla ilişki inşa edemezsiniz.”
                                                                                                                                                                   - ANONİM
Konuşmalarda harika bir barış ortamının nasıl inşa edilebileceğini öğrenmek ister misiniz?
Bugünden itibaren yıkıcı ama sözcüğünün yerine yapıcı ve sözcüğünü kullanmaya başlayın. Bu sözcüğün güzelliği, bir önce söylenen sözü bloke etmek yerine onun üzerine inşa etmesindedir. Tartışmaları münakaşaya dönüştürmek yerine ilerletir.
Yukarıdaki örnekteki görevli şöyle deseydi nazikçe durumu düzeltebilirdi: “Haklısınız Bayan Jonse. Bir Ford Mustang almanız gerekir ve ne yazık ki şu anda elimizde bir Mustang yok ve ben size daha üst bir model sunacağım...”
Bunu biraz düşünün. Ama sözcüğü genellikle olumsuz bir haberden önce gelmez mi? “Bunu iyi hazırlamışsın, ama...” “Sadece on beş dakika alır demiştik, ama...” Bu sözcük hemen bir Ooo! Tepkisi doğurur, çünkü dinleyici arzu etmediği bir şeyi duymak üzere olduğunu anlar. “Bu krediye ne kadar çok ihtiyacınız olduğunu anlıyorum, ama...” demek “Krediyi alamayacaksınız” anlamına gelir, insanlar ama ’dan önce söylenenleri dikkate almazlar, çünkü kendilerini asıl etkileyecek olanın sözcüğün ardından gelecek şey olduğunu bilirler. Ama daha önce söylenenleri iptal eder.
Ve sözcüğü ise her iki açıklamayı da, tamamen birbirlerine ters bile olsalar, ortada bırakır. “Bunu iyi hazırlamışsın ve lütfen... Soran bir cümle daha ekler misin?” “Sadece on beş dakika alır demiştik ve maalesef daha uzun sürüyor. Bilgisayarlarımız kısa süre içinde açılacak ve o zaman... Yapabiliriz” “Kredi talebinizi onaylamaktan yanayım ve bunun için vergi kayıtlarınızı getirebilir misiniz?”
Ama Siler Ve Kabul Eder
 “Elbette bağırıyorum. Çünkü yanlışım! ”
                                                                                                                                                       - LESLIE CHARLES
Bu alıntı şu şekilde değiştirilebilir: “Elbette bağırıyorum. Çünkü beni yanlış yapan sensin!” Ama sözcüğü kişinin biraz önce söylediği şeyin önemini en aza indirir. “Bu iyi bir nokta, ama...” demek, aslında “Sen yanılıyorsun” demektir. Açıklaması böyle indirime tabi tutulan kişi muhtemelen protesto edecektir
Bir İngilizce öğretmeni bunun kendi açısından ne kadar çarpıcı bir keşif olduğunu şöyle anlatıyor.
Yirmi yıldır öğretmenlik yapıyorum. Hep “ama” sözcüğünün cümleleri birleştiren bir bağlaç olduğunu öğrettim. Sizse bana bunun cümleleri birleştirmediğini tersine çatıştırdığını, uyumsuzlaştırdığım gösterdiniz. “Ama” açıklamaları birbirine bağlamıyor, aralarında çatışma çıkarıyor, çünkü önce söylenenle sonra söylenene eşit değer tanımıyor.
Sınıfta bu sözcüğün nasıl kullanıldığını inceledik ve bütün öğrenciler aynı sonuca vardı: “Ama” kötü haber demektir. “Arabayı almak istediğini biliyorum, ama...” “Seni de takıma almak isterdim, ama...” “Sınavı neredeyse geçiyordun, ama...” “Seninle konsere gitmek istiyorum, ama...”
Öğrencilerimle birlikte “Kötü Haber Amadan kurtulmaya karar verdik. Haftalık toplantımızda konuyu meslektaşlarıma da açtım. Hepsi bu “devrimci yaklaşımı” müfredatlarına katmayı kabul ettiler. Dil öğretme görevimizin imla, telaffuz ve gramerden ibaret olmadığına inanıyorum. Yapıcı iletişim kurma çabalarımızı sabote etmekten çok destekleyecek sözcükleri seçmeyi de kapsamalıdır.
Görüş Farklılığı mı, Anlaşmazlık mı?
"Birinci sınıf bir zekânın göstergesi, iki karşıt görüşü aynı anda akılda tutabilme yeteneğidir."
                                                                                                                                             - F. SCOTT FITZGERALD
Fitzgerald’ın gözleminin değişik bir biçimiyle şöyle de diyebiliriz: Birinci sınıf bir ilişkinin göstergesi, tarafların hasım haline gelmeden karşıt görüşleri savunabilme yeteneğine sahip olmasıdır. Bu ancak taraflar ve sözcüğünü kullandığı sürece mümkündür. Birisi ama sözcüğünü kullandığı anda, bu “benim yolum seninkinden iyidir ve senin yolun yanlıştır” anlamına gelir
Bazen atölye çalışmalarımızda katılımcılardan eşleşmelerini ve bir taraf yalnız yaşamanın iyi olduğunu savunurken diğer tarafın da evliliğin en iyi yol olduğunu ileri sürmesini istiyorum. “İdeal olanı tartışın ve diğer tarafı görüşünü değiştirmeye ikna etmeye çalışın” diyorum. Tipik bir münazara şöyle cereyan ediyor:
“Sürekli aynı kişiyle birlikte yaşamayı nasıl düşünebilirsin? Bu çok sıkıcı değil mi? Tek başına yaşadığında canın kimle isterse istediğin zaman istediğin yere gitmede özgür olursun.”
“İyi ama bir süre sonra bunun tadı kalmaz. Güzel olan, gece eve gelsen de gelmesen de seni düşünen birisinin olduğunu bilmendir.”
“Ama evlilik tuzağa tutulmuş olduğun anlamına gelir. Kurtulmaya çalışırsan karşına ipotekler, faturalar ve nafaka çıkar.”
“Olabilir, ama senin yuppi yaşam tarzın uçarılıktan ibaret. Oysa hayat her akşam bir başka partide olmaktan daha fazla bir şeydir.”
Beş dakika sonra alıştırmayı kesip katılımcılardan düşüncelerini alırım. Genellikle, rol yapıyor olmalarına rağmen tartışma sürecinde giderek eşlerine öfke duymaya başladıklarım hissettikleri söylerler. Ben de tartışmada ama sözcüğünün kaç kere geçtiğini sorarım. Çoğu hemen her söz aldığında en az bir kere kullanmış olduğunu hatırlar. Farkında olmadan, kendi görüşlerini açıklamadan önce diğer tarafın söylediği şeyi reddetmektedirler. Ama sözcüğünü kullanmanın tarafların birbirine kulak asmadığı pingpong maçına benzer bir konuşma oluşturduğunu fark ederler.
Daha sonra kendilerinden ama’nın yerine ve’yi geçirerek tartışmaya devam etmelerini isterim. Özel bir çaba göstermeksizin konuşmalarının giderek daha nazikleştiğini, gerilimin kalktığını görürler.
“Haklısın, kendi başına olmak ve arzu ettiğini canının istediği an yapabilmek hoştur ve senin dünyadaki en büyük şey olduğunu düşünen çocuklara sahip olmak da hoştur.”
 “Yerleşik olma ve hayatında bir süreklilik olması ihtiyacını anlıyorum ve sen başıboş ve özgür olmayı tercih etmez misin?”
 Aradaki fark katılımcıları hayran bırakmaktadır. Karşı tarafa “kendi yolunun yanlış olduğunu” göstermeye çalışmak yerine, birbirlerinin inançlarını kabul etmeye ve saygıyla yaklaşmaya başlamaktadırlar.
 Birisiyle bir anlaşmazlığınız varsa, muhtemelen her ikiniz de ama sözcüğünü kullanıyorsunuzdur. Ama çatışmayı kışkırtır ve önler. Ama öfkelendirir ve yatıştırır. Bundan böyle söylenenleri birleştirmek için ve’yi kullanın. O zaman, karşıt fikirlerinizi konuşmayı münazaraya çevirmeden tartışabilirsiniz.
 
Hemen Sor
Yükleniyor...